Günümüzde şehirler hızla büyürken yolların yetmediğine, ulaşımın sıkıştığına ve çevresel maliyetlerin katlandığına tanık oluyoruz. Geleneksel kentleşme modelleri artık ne kullanıcı memnuniyeti ne de ekonomik sürdürülebilirlik sağlıyor. Peki, önümüzdeki 10 yılda şehirlerin değeri nasıl belirlenecek? Ulaşım, yaşam ve yatırım kararları nasıl kesişecek?

Cevap, klasik büyüme stratejilerinde değil; ulaşımı, yerleşimi ve ekonomik canlılığı aynı çatı altında yeniden kurgulayan entegre modellerde yatıyor. 

Bu anlamda Transit Odaklı Gelişim (TOD), yüksek kaliteli toplu taşıma sistemleri etrafında kompakt, yürünebilir ve karma kullanımlı topluluklar oluşturmayı hedefleyen dönüştürücü bir kentsel planlama stratejisi olarak karşımıza çıkıyor. Gelin TOD’un önemini, çevresel faydalarının yanında dünya çapında kanıtlanmış başarılı uygulamalarını ve Türkiye ile İstanbul için potansiyel uygulamaları detayları olarak inceleyelim.

Yalnızca Ulaşım Değil, Yaşam Kalitesi İçin Bir Model 

  • Çevresel Faydalar: Özel araçlara olan bağımlılığı azaltarak karbon emisyonlarını düşürür, hava kalitesini iyileştirir ve doğal alanların korunmasına katkı sağlar. 
  • Ekonomik Büyüme: Transit merkezleri etrafında yoğunlaşan gelişim, yerel ekonomileri canlandırır ve iş fırsatları yaratır.
  • Yaşam Kalitesinin İyileştirilmesi: TOD uygulamaları ayrıca yaya öncelikli altyapılar, karma kullanımlı yerleşimler ve kamusal alanların kalitesini artırarak yaşam konforunu iyileştirir. 

Kanıtlanmış Uluslararası Uygulamalar

Gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkede başarıyla hayata geçirilen TOD uygulamaları:

  • Hong Kong’daki MTR (Mass Transit Railway): Transit merkezler etrafındaki yüksek yoğunluklu gelişimler, kentsel canlılığı ve finansal sürdürülebilirliği teşvik etmiştir.
  • Arlington, Virginia’nın Rosslyn-Ballston Koridoru: Toplu taşıma hatları çevresinde yaya öncelikli bir kent dokusuna dönüşmüş; karma kullanımlı yapılarla ekonomik canlılık sağlanmıştır. 
  • Stockholm’un Hammarby Sjöstad Bölgesi Sürdürülebilir tasarım ve verimli toplu taşıma ile çevre dostu bir TOD örneğidir.

Bu uygulamalardaki başarının arkasında yerel yönetimlerin politik kararlılığı, özel sektörle iş birliği, çok disiplinli planlama süreçleri ve erken aşamada halk katılımı yer alır. Ancak, TOD’un başarısız olmasına yol açan bazı kritik hataları da anımsamakta fayda var.  Ulaşım altyapısından uzak bölgelerde transit odaklı köyler inşa edilmesi ve paydaşlar arasındaki koordinasyon eksikliği, çabaların dağınık ve etkisiz olmasına yol açabilir.

Japonya’nın Demiryolu Sistemi Üzerine Yazılmış Bir Başarı Hikayesi

Japonya’nın demiryolu sistemi yalnızca TOD’un en rafine örneklerini sunmakla kalmıyor, toplu taşımayı geliştirmek için de önemli dersler veriyor. Dakiklik, entegre biletleme sistemleri, ulaşım merkezlerinin ticaret alanlarıyla birlikte planlanması, gelir çeşitlendirmesi ve düzenli altyapı bakımı, modelin başarısını destekleyen unsurlardır. Japonya’da ayrıca özel sektör ortaklıkları sayesinde kamu maliyesi üzerindeki yük azaltılırken hizmet kalitesi sürdürülebilir düzeyde tutulmuştur. Teknoloji entegrasyonu ve kültürel disiplin, sistemi yalnızca ulaşım değil, sosyal davranış modeli haline getirmiştir.

İstanbul TOD İçin Hazır mı? 

Türkiye, özellikle İstanbul, TOD için önemli bir potansiyele sahiptir. Devam eden kentsel dönüşüm projeleri, Metrobüs ve Marmaray sistemlerine yapılan son yatırımlar, TOD ilkelerinin kent içi planlamaya dahil edilmesi için uygun bir zemin oluşturabilir. Ancak bu dönüşümün başarılı olabilmesi için sadece fiziksel altyapının değil; aynı zamanda yönetişim yapılarının, finansman modellerinin ve halkla iletişimin de TOD’a uygun şekilde yeniden yapılandırılması gerekir.

TOD uygulamalarının İstanbul ulaşım sistemine entegre edilebilmesi için öncelikli olarak ağın kapsayıcılığının artırılması, hizmet sıklığının iyileştirilmesi, entegre biletleme sistemlerinin tamamlanması, dijital veri yönetimiyle karar destek sistemlerinin kurulması önemlidir. Ayrıca istasyonların ticari ve sosyal alanlarla yeniden planlanması, özel sektörle yatırım modelleri geliştirilmesi ve halkın sürece aktif katılımının sağlanması, modelin başarısını pekiştirecektir.

Transit Odaklı Gelişim, çevresel sürdürülebilirlikten ekonomik büyümeye kadar birçok fayda sunan dönüştürücü bir kentsel planlama yaklaşımıdır. Küresel örneklerden öğrenerek ve yaygın hatalardan gerekli dersler çıkarılarakİstanbul gibi metropol ölçeğindeki şehirlerde bu modelin hayata geçirilmesi, hem yerel yönetimler hem de özel sektör için uzun vadeli değer yaratımının anahtarı olabilir.

Tuğra Gönden

Grifon Capital Yönetim Kurulu Başkanı